Sessizliği bozuyorum. Lisan kullanacağım. İçinden içinize sineni alın. Gerisini de zaten unutacaksınız.
…
Hayat sahnelerle ilerliyor. Hepsi O’nun varlık amacının tasarımında bir oyun.
Büyük bir laf kullanalım mı? Dualite oyunu, yani çift kutuplu olgunlaştırma oyunu. Yani kısacası insan olma oyunu. İçinde bulunduğumuz sahnenin amacı bu. Sahnedekilerin rollerine kendilerini unutup başlamaları da O’nun tasarım dehası. Masum çocuk gibi sersem sersem dolanmamız da bu yüzden. Unutmasaydık eğer kendimizi rolümüzün uyurgezerlik kısmını yapamazdık.
Sonsuz varoluşu sonlu zamanla ölçer beynimiz. İnsana bitemezmiş kadar uzun gelen zamanların sonundayız. İşte son hissini bize veren tasarımsal mekanizmaya göre bizim sahnenin sonuna hatta sonunun da sonuna geldik.
Birbirimize hem meleği hem de şeytanı oynadık durduk. Bu bitimsiz gelen zamanlarda kah bedenlere büründük kah dersleri sindirmek üzere bedensiz molalar aldık sahne arkasına geçtik. Çift kutuplu ilerleme motoru bizi sahnenin sonuna doğru hızla getirdi. İnsan olmanın en geniş kapasitesini keşfettik hep birlikte. Şimdi hedef yeniye.
…
Sonsuzlukta bir son nedir yeniye başlamaktan başka. Şimdiye kadar ne bitti de yenisi başlamadı. İşte biz bir yeniye hazırlanıyoruz. Kendini hatırlayanlar ile uyurgezerler biraradayız. Saat çalıyor. Eskiye devam edip uyumak isteyenlerin olması normal. Konfor alanından çıkmak istemiyor uyurgezerliği konfor sanan kardeşlerimiz.
Tasarımın iki unsuru artı ve eksi kutuplar olması. Üçüncü unsur ise artının eksiden bi gıdım fazla olması. İşte bu oyunu artının kazanmasının sırrı da bu. Dualitenin kurbanı gibi hisseden kardeşlerimize bir müjde bu. Ancak aslında baştan tasarlanmış bir unsur. Üçün sırrı da bu.
Eksinin baki kalacağını zannedecek kadar uyanıklar da var aramızda. Uyurgezer kardeşlerimizin sırtından geçinen eksi rolünü yapışacak kadar sevmiş kardeşlerimiz bunlar. Çok çok az sayıdalar. “İlaçtı, sıvıydı, tavuktu, kuştu … bööö!” diyerek korkutmalarına şahit oluyoruz birkaç on senedir. Kendilerini unutanlar için sömürü piramidi stratejisi ile ilerlediklerini sanıyorlardı. Topluca uyanacağımızın onlar için korkutucu müjdesini onlarca yıl önce aldılar. Bizden fersah fersah ileri gitmiş uzman eksi kardeşlerimizle de işbirliği halindelerdi. Uzman eksilere gezegeni peşkeş çekerken kendi nispeten uyanık uyurgezerliklerinin keyfini sürmekteydiler.
Ancak uzman artı kardeşlerimiz de var. Onlar da boş durmadılar. Gördüğümüz gibi sahnemiz gezegen dışından da pek itibar görmekte. Dizi seyreder gibi seyredildik bu bitimsiz zamanlar boyunca. Kah kitaplar gönderdiler bu artı kardeşlerimiz, kah peygamberler. Bütün mesajları yozlaştırıldı. Ve hatta bertaraf edilmiş gibiydiler son zamanlara kadar.
Ancak O sürprizleri sever, muziptir. Bir tek ilahi yasa var O’nun dışında kimsenin delemeyeceği. Özgür seçim yasası. Sahnede rol alanların seçim özgürlüğü var. İster artıyı seçerler ister eksiyi. Bu onların değerini küçültmez. Hepsi sonuçta O’nun çocukları. Sadece oyunu büyütür. Ki öyle de oldu.
Bu uzatmalı oyuna ilahi bir müdahale geldi bundan birkaç on yıl önce. Uzatmalı oyunun kontrolden çıkmış gibi görünmesi üzerine artılar O’ndan talepte bulundular. Talepleri kabul edildi. Oyuna sahne sahipliği yapan sevgili gezegenimiz bir çağrı yayınladı. Kendi seçimini artıdan yana yapmıştı. Bunu tesis etmek ve eksileri bertaraf için binlerce uzman artıyı bedenlenmeye ve çift kutuplu değil de artık sadece artı bir gezegen olarak doğumuna yardıma çağırdı.
İşte bu son müdahale ile içinde indigo çocuklar, ışık elçileri, … dediğimiz yüksek uzmanlık becerileri olan grup da içerden çalışmaya başladı. Bu sayede gezegenimiz 2020 sonunda artı kutup olarak tescillendi. Eksinin tasfiyesi başladı. Bu gezegenin bilinç taşıyan üst varlığı insan da artık artı bir varlık olarak yoluna devam edecek. İnsanlık denilen kolektifi artı olarak inşa edecek.
…
Tasfiye birkaç on yıl sürebilir. Oyun sonunu yaşayıp göreceğiz. Artık “bööö!” diyenlere o kadar da kapılmayın. Bu mesajı okuyun sık sık ve mümkünse yayın. Uyanıp yeniyi kurmaya yardım edin. Buraya bir vazife ile geldiniz. Eğer şu ana kadar ben niye burdayım diye düşündüyseniz bu yazıdan kendinize vazife çıkartabilirsiniz. Özgürsünüz!
Ne yapacağım diye soracaksınız. En güzeli bu soruyu aslınıza sorun. Zamansız kendilik hissiyatınıza. Yani “Ben” diye hissettiğinizin kaynağına. Doğal, kirlenmemiş, orjinal halinize sorun.
Oyun başka bir sahnede devam edecek. İlahi bir oyun bu. Asıl benliğiniz sizin ruhunuzun tüm bu kozmik oyundaki macerası içinde sırf bu bedenlenmenizdeki sahibinizdir. Sizin için her şeyi tepeden görür. Sizi bu bedenlenmeniz için doğru olan yola sevkedecek hissiyatları kalbinize getirir. İçiniz ferahlar ve hafif hissedersiniz aslınızla uyumlandığınızda.
İşte budur aslınız. İçinde konuşlanarak git gide ruhunuzun enginlerine varabileceğiniz bir kapıdır. Bu kapıdan O’na kadar gidebilirsiniz. Bütün yolculuğunuz da zaten budur. O’na kadar gider ve O olursunuz. Çocuklar elbet bir gün yuvaya dönerler. Kalplerinde enginlere açılmış olmanın hafifliğiyle.
…
Bu yazıda lisan kullandım mecburen. Sessizliğinizde her şeyi yerine oturtacaksınız. Bunun için meditasyon yapın. Aslınızla teması sıklaştırın, aslolun, aşkolun.
Sevgiler, saygılar…
Harika bi açılım farkındalık oluşturmak için yol gösterici…
Teşekkürler
Aşk olalım, biz olalım sevgiyle… 💙
Sağol canım 🙏😇